Otizmin Erken Tanısı ve Önemi

Batıkent | Fayda Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi

Dr. Şahin Bodur Dr. A. Şebnem Soysal

İlk olarak Kanner (1943) tarafýndan týp yazýnýna kazandýrýlan otizm; kýsýtlanmýþ, yinelenen davranýþ örüntüleri, toplumsallaþmada, sözlü ve sözel olmayan iletiþimde bozukluk gibi çekirdek belirtileri olan süregen bir bozukluktur. Kanner'in, otizmi tanýmlamasýnýn ardýndan, bugüne dek yapýlan biyolojik, psikolojik ve klinik araþtýrmalar sonucunda, hastalýða bakýþ açýsý epey deðiþikliðe uðramýþtýr. Önceleri otizmin, ana- babanýn tutumu, sevgi yoksunluðu ya da sosyal iliþki kurma konusunda duyulan korkudan kaynaklandýðý sanýlmaktaydý. Son 20 yýldýr otizmin, çocuðun yetiþtirilme biçimi ya da geçmiþ yaþantýsýyla ilintili olmadýðý, nörobiyolojik bir etiyolojiye sahip olduðu görüþü aðýrlýk kazanmýþtýr. Günümüzde birçok taný sistemi, otizm tanýsýný koymaya yönelik olarak kullanýlmaktadýr. Bu sistemlerin ortak özelliði, otizm tanýsý koymak için üç yeti alanýnda eksiklik olmasý gerektiðini vurgulamalarýdýr. Bu alanlar Tablo1’de verilmiþtir

Sayfamızı Paylaşın